Tuesday, April 15, 2008

Atini Seven Kovboy

Amerikan filmlerinin sonundaki mutlu veya mutsuz son beklentisini bilirsiniz. Ciban patlar, cerahat akitilir, seyirci bir sonuca varilmasindan memnundur. "Bir sey anlatiyorsan sonunu getireceksin" gibisinden bir beklenti. Bir ani kendi duyumunla yasama, bir surecin bellekte birakacagi izler gibi ozgur algilamalar yerine "alin bu olaydan ancak bu sonuc cikar" gibi bir kisitlamaya girisiliyor.

Bu gozle en begendiginiz Amerikan filmlerini izleyin tekrar. Yemek sizin icin dusunulmus, hazirlanmis, pisirilmis, tabaginiza konmus ve hatta yenmistir. Ama bu cok kolay aliskanlik yapar. Sinemayi boyle izlemeye alisanlar baska sinemalara sicak bakmazlar genellikle.

Gecen gun Nuri Bilge Ceylan'in Iklimler'ini seyrettim. Amerikan sinemasi gozlugumu de cikarmaya calistim izlerken. Film oyle yavas basladi ki ilk 10 dakikanin sonunda ayni sahne gitmeyince filmi hizli oynatmaya basladim. Daha sonra yavas yavas birseyler olmaya basladi. Iyi gitmeyen bir birliktelik, bir aldatma, geri donusler yasama gibi. Bu ogelerden bir hikaye cikaramadigini farkettim yonetmenin. Birseylerin olmasi bana o an o seyleri anlatilabilir kilmiyor diye dusundurdu. Film belki de bir mutsuzlugun filmiydi, ancak o mutsuzlugu izleyeni mutsuz ederek basarmak ister gibiydi.

Bir izleyici olarak beklentim elbette mutlu son falan degildi. Ancak ekran karsisinda ne dusunebildim ne de eglenebildim. Beni farkli bir dunyaya da cekemedi. Kendi adima basarisiz buldum.

3 comments:

Serdar Kaya said...

Belki yonetmen hikayesini iyi anlatmistir ama siz yazinizin ilk kisminda sozunu ettiginiz Hollywood paradigmasina sahip oldugunuz icin bu dili anlayamamissinizdir. Olamaz mi?

(Nasil oluyormus, Levent Bey? Ugrasin simdi bir de yorumcularla bakalim!)

Levent Cetin said...

eyvah intikam vakti :)

Levent Cetin said...

Paradigmaya sahibim zaten inkar edilmez. Bizim sinema toplulugunda cocuklar Eisenstein'in filmlerini bayila bayila seyrederken ben kurdesen dokerdim.

Ama bu oyle degil. Uyku ilaci gibi.