Saturday, June 28, 2008

Smooth



Another great song I want to share is SMOOTH by Carlos Santana and Rob Thomas. It cools your hot summer days. Guaranteed!

You are such a BAD INFLUENCE!


Time for some blues. Robert Cray is my hit. Enjoy the BAD INFLUENCE!

Child in Time

1970 yilinda dunyaya gozumu actigimda Deep Purple "Child in Time" parcasini calmaya baslamis. Benim icin yapilmadigi kesin ama ben onu hayatimda aldigim en guzel dogum gunu hediyesi olarak almakta ozgurum sanirim.

O gunlerin ne turden tadlar birakabilecegini gormek icin asagidaki videoyu izlemenizi onerecegim. Ian Gillan'in sesinin nerelere cikabildigini, Ritchie Blackmore'un Fender Stratocaster, Jon Lord'un Hammond Organ sololarini izlemek benim icin son derece keyifli. Paylasmak istedim.

Child in Time

Saturday, May 3, 2008

AKP nin 1 Mayis Tutumu

Hukumet 1 Mayis'in Taksim'de kullanmasini hem kanunsuz yapti, sonra da kanuna karsi gelenleri "yerinde" cezalandirdi. Ulkeyi polis devletine donusturen, demokrasiyi, kisi haklarini isine geldiginde kullanan iktidar partisi boylelikle karsi ciktigi sisteme aslinda ne kadar benzedigini de bir kez daha ispatlamis oldu.
Bu konuda en cok AKP yanlisi yayin yapan gazetede konuya muhalif kalan Ali Bayramoglu ve Kursat Bumin'in yazilarini etkili buldum. Umarim AKP de bunlari okuyan birileri vardir. Saksakcilari okurlarsa altlarindan kayan zemini de farketmekte zorlanacaklardir diye dusunuyorum.

Traveller IQ

The Original Travel Blog.

Tuesday, April 22, 2008

Buna da sukur


Bir futbolcunun siyasi veya dini cikislar yapmasi neden bizi rahatsiz eder? Veya neden hosumuza gider. Bu konuyu iki tarafli dusunmek gerekir.


Hakan Sukur'un Galatasaray-Fenerbahce derbisinden once Hz. Muhammed'in dogum haftasina gonderme yaparak centilmenlik dilemesi onun futbolcu kisiliginden ziyade siyasi durusuyla iliskilendirilebilir. Basarili bir futbol kariyeri ve Fethullah Gulen'e yaklasmasi onun hem ruhuna hem cebine hem de gelecegine epey bir katma deger saglayacagini soylemek zor olmasa gerek. Normal sartlarda Galatasarayli bir futbolcu mac hakkinda konustugunda Fenerbahceli'lerin tepkisini cekse de Hakan Sukur'un yaptigi konusmalara tepki dinci-laikci ayrimina denk geliyor. Bu yuzden bu tur aciklamalara bir futbolcunun tanriya yakarmasi gibi basit bakmaktansa siyasi mesajlarini okumak daha anlamli geliyor.


Bu olayin farkli bir yuzu soyle olabilirdi. Ornegin bir mac Ataturk'un dogum gunune denk gelse ve bir futbolcu da cikip "Ataturk Fenerbahceli'ydi onun ruhu, dogum gununde bu maci kazanmamiza yardim edecek" turunden bir aciklamaya girse tepkisel ayrim benzeri sekilde yasanacakti. Ancak Kemalistlerin sesi biraz daha fazla ciktigi icin dinci kesimden gelen tepkilerin sesinin daha az duyulmasina yol acabililirler diye dusunuyorum.


Sanatcilarin, unlu kisilerin, sporcularin veya siradan insanlarin politik gorusleri ve duruslari olmasi dogal haklari. Ancak bu soylemler reklam boyutuna yaklastiginda politik durus olmaktan cikip "gelecek kaygisi" haline burunuveriyor.


Turkiye'nin futbol izleyicileri Hakan Sukur'un emekliligi ile bu tur sovlarin bitecegini ummalarini biraz hayalci buluyorum. Onlari emeklilik sonrasi daha ilginc surprizler bekliyor olabilir. Ayrica unutulmamalidir ki Hakan Sukur futbol dunyasindaki tek sovmen degil.

Monday, April 21, 2008

Kadin Haklari-Iran-Seriat

Kadin haklari aktivisti olmak Iran'da epeyce zor bir is olsa gerek. Habere gore kadinlar feminist eylemlerinden dolayi tutuklaniyorlar.

Iran'in ismi gecince Seriat'in animsandigi bir dunyadayiz. Elbette gercek Seriat ile Iran Seriat'inin uygulamalari arasinda belli farklar vardir. Kemalist kesim Turkiye'deki olasi bir Seriat uygulamasini Iran veya Malezya ile ozdeslestirirken, ilimli Islamcilar bu konuya farkli bakmakta. Radikal Islamcilar bu konulari savunucu bir iletisim tarzi ile gecistirirken, aslinda Iran'daki uygulamalarin "fena" olmadiginin da altini cizmekten geri kalmiyorlar. Ancak ilmli Islamcilar'in bu konulardaki duruslarini gayet olumlu buluyorum. Asla yanlisi savunmak gibi hatalara dusmuyorlar.

Malezya Seriat'i ve mahalle baskisi gectigimiz gunlerde basinda epey yer isgal etti. Durumu Malezyali ve Brunei'li arkadaslarima aktardim. Her ikisi de musluman degiller. Ailelerinde muslumanliga gecenler de bulunuyor. Ancak arkadaslarim Malezya'da baskici bir tutum olmadigini ve ozgurluklerin gayet iyi durumda olduklarini birer "azinlik mensubu" olarak bildirdiler.

Acikcasi su anda elimizdeki insan gucu ve siyasetcilerle yonetim bicimimiz ne olursa olsun cok farkli yerlerde duracagimizi dusunmuyorum.

Friday, April 18, 2008

Taraf ne taraf?


18 Nisan tarihli Taraf gazetesinde ilginc bir haber gozume carpti. Mogolistan'da Turkce Yarisi baslikli haberde yarismanin nasil oldugu ile ilgili bir bilgi verilmezken amacini "Türkçeyi dünyada hak ettiği saygın konuma getirmek ve Türk kültürünü tanıtmak" olarak belirtiliyor.

Olimpiyata katilan ulkeler arasinda Papua Yeni Gine, Gana gibi ulkelerin olmasi misyoner cemaatimiz Gulen grubunu akla getiriyor. Taraf gazetesinin de kerametleri gorunmeye basladi. Tebrikler Taraf. Turk basininin "gulen" yuzu.

Kamer Genc


Kamer Genc'in provokasyonu seven, negatif enerjiden guc alan bir politik aktor oldugu yaygin bir bilgidir. Meclis'te konusmalari genelde bir ajitasyon yaratir. Ilgi cekmeyi, birilerini kizdirmayi, ari kovanina comak sokmayi sever. Iyi ve kotu ozellikleriyle Turkiye politikasinin bir oyuncusudur.

Gecen haftaki konusmasi AKP'li milletvekillerini oldukca kizdirmis olmali, yumruklar konustu. Turkiye'nin insanlari tekrar ikiye bolundu. AKP'li milletvekillerine eline saglik diyenler ve Kamer Genc'i destekleyenler. Cok az insan da bu yuzyilda hala neden mecliste yumruklasmalar oluyor diye sorabildi. AKP yi destekleyen gazeteler kafayi kuma gomerken, AKP karsiti gazeteler "nerede demokratikliginiz" cigliklarina giristiler.

Ben yine Turkiye'de pek bir degisim olmadigi sonucuna varacagim. AKP pek yeni bir nefes gibi gorunse de zaman zaman, ayniliklar biktirici olabiliyor.

Katil ve katiller


Baris mesaji vermek uzere Italya'dan yola cikan sanatci Gisepina Pasqalino de Morineo gazetelerden de okudugunuz gibi Gebze'de bir sapik cinayetine kurban gitmisti. 18 Nisan 2008 tarihli Milliyet gazetesi de Pippa Bacca'nin katili oldurulmekten korkuyor gibi bir haber yapti. Bazi yorumlar soyle:

[15:01 - Buminkagan] Rahşan affı İktidarda Bülent ve Rahşan yok ya ondan ağlıyordur! İdamı kaldırdık, iş cezaevindekilere düşüyor!

[14:52 - bluebaracuda] Ne yalan söyleyim Yüreğime biraz su serpildi. Beter olur inşallah.

[14:40 - La kuvvete] Ne ekersen, onu biçersin.

[14:33 - Ulas Bozkurt] Beter ol Beter ol karaktersiz şerefsiz onursuz umarim sonun cok daha kötü olur ondan.

Milliyet haberi zaten bu gorusu destekleyen bir tavirla yazmis. Yani bir gazete linc edebiyatini destekliyor, ayrica okurlarina da linc yapma olanagi sagliyor.

Idam cezasinin geregine inananlar var inanmayanlar var. Idam cezasini savunsak bile bunu toplumsal bir intikam alma moduna tasimak da son derece yanlis. Idam eger varsa bunun amaci yapacak baska hicbirseyin kalmamis olmasi, suclunun toplumdan sonsuz olarak izole etme olmalidir. Omur boyu hapis bunu yapabiliyorsa idama ne gerek oldugu da ayri bir konu tabii.

Benzeri bir hedef gosterme Barda filminde de yasandi. Serdar Akar'in filminde, gece gec vakit bara gelen lumpen-sapiklar, oradaki masum genclere iskence ve tecavuz uyguladiktan sonra yakalanir. Adalet sistemi bu sapiklara gereken (!) cezayi veremedigi icin de Savci, icerideki baska suclulara emir vererek gizlice bu sapiklari sisletir. Icerideki suclulari oynayanlar kimlerdir peki? Zeki Demirkubuz, Cagan Irmak ve Serdar Akar! Uc yeni yonetmenimiz. Mesaj cok acik, uc yonetmenimiz adaletin yerine getirilmedigi yerde bireylerin kendi adaletlerini uygulamalarini istiyorlar.

Iste linc kulturu budur. Hukuku duzeltmek yerine kendi hukukunu getirmeye calismak. Mahkeme, juri, polis, cellat olmak ayni anda. Katilleri cezalandirirken kendileri katil olanlarin yasadiklari paradoksu anlamak guc.

Thursday, April 17, 2008

Kopeginiz nasil olsun? Karaktere gore kopek



National Geographic dergisinin yazdigina gore en akilli kopek Border Collie cinsiymis. (Kelime haznesi bizim carsida gezen vatandasla karsilastirilir seviyede).


Boylece bizim Kangal'in da dunyanin en zeki kopegi oldugu iddialari son bulur diyecegim ama sovenist kardesler "hakem golumuzu yedi" nevinden bahaneler bulurlar. Zeka siralamasinda Kangal sonuncu degil, tazi en sonda. Canini kacarak kurtarabildigi icin zekaya ihtiyaci kalmamis olmali.


Border Collie zeki oldugu icin sahibinin de onu tatmin edebilir duzeyde olmasi gerekiyor. Surekli ilgileneceksiniz, kelime ogreteceksiniz, egzersize cikaracaksiniz. Yoksa hayvani hem mutsuz edersiniz hem de sisman.


Artik pet (evcil hayvan) siteleri sizin isteklerinize gore kopek secimine yardimci oluyorlar. Ben fazla egzersiz istemeyen, evde kaldiginda kafayi usutmeyen, oyuncu ve cocuklarla iyi gecinen bir kopek istedigimde sagdaki resimde gorunen Border Terrier secildi. Hayatimdaki seyahat olasiliklari azaldiginda derhal edinecegim.

Hint Yemegi

Hint yemeklerini bu kadar lezzetli bulacagimi dusunmezdim Turkiye'deyken. En guzeli butter chicken ama kalorisi biraz fazla. Samosa bizim cig boregi andiriyor. Ama nan ekmeginin yeri ayri. Hint geleneklerine gore ellerinizle yemeniz gerekiyor. Tadi daha iyi olurmus. Tatlilari da oldukca cesitli. Bizim "kemalpasa" ya benzer bir tatlilari var. Herhalde onlarinki "mahatmapasha" veya "generalhrundi" falan diye isimlendirilebilir.

Eger Hint restoranina gidecekseniz itfaiye telefonunu cep telefonunuza kaydedin. Faydasi olur. Epey yangili yemekleri var. Biberleri insanin gozunden cikiyor. Soylemedi demeyin.

Edmonton Artists

My dear friend Melissa did this wonderful painting. I wanted to share with everybody.

Here is the link

www.southsidesavvy.com

Wednesday, April 16, 2008

Free Rice

Bir site. Ingilizce kelime bilginizi yoklarken ac insanlara da pirinc gondermeniz mumkun. Arada deneyin hoslanirsaniz arkadaslariniza bildirirsiniz.

http://www.freerice.com

Politik karakterlerin celebrity durusu

Politik karakterlerin bu derece canli bir sekilde her gazetenin ilk sayfasinda fotomodeller gibi unlu oldugu kac ulke vardir? Neden her partinin liderinin her ettigi laf, her gaf haber olur? Neden politika sessizce yoluna devam edemez? Ve neden parti liderleri boylarindan buyuk laflar ederek gundemde kalmayi basarirlar?

Tuesday, April 15, 2008

Atini Seven Kovboy

Amerikan filmlerinin sonundaki mutlu veya mutsuz son beklentisini bilirsiniz. Ciban patlar, cerahat akitilir, seyirci bir sonuca varilmasindan memnundur. "Bir sey anlatiyorsan sonunu getireceksin" gibisinden bir beklenti. Bir ani kendi duyumunla yasama, bir surecin bellekte birakacagi izler gibi ozgur algilamalar yerine "alin bu olaydan ancak bu sonuc cikar" gibi bir kisitlamaya girisiliyor.

Bu gozle en begendiginiz Amerikan filmlerini izleyin tekrar. Yemek sizin icin dusunulmus, hazirlanmis, pisirilmis, tabaginiza konmus ve hatta yenmistir. Ama bu cok kolay aliskanlik yapar. Sinemayi boyle izlemeye alisanlar baska sinemalara sicak bakmazlar genellikle.

Gecen gun Nuri Bilge Ceylan'in Iklimler'ini seyrettim. Amerikan sinemasi gozlugumu de cikarmaya calistim izlerken. Film oyle yavas basladi ki ilk 10 dakikanin sonunda ayni sahne gitmeyince filmi hizli oynatmaya basladim. Daha sonra yavas yavas birseyler olmaya basladi. Iyi gitmeyen bir birliktelik, bir aldatma, geri donusler yasama gibi. Bu ogelerden bir hikaye cikaramadigini farkettim yonetmenin. Birseylerin olmasi bana o an o seyleri anlatilabilir kilmiyor diye dusundurdu. Film belki de bir mutsuzlugun filmiydi, ancak o mutsuzlugu izleyeni mutsuz ederek basarmak ister gibiydi.

Bir izleyici olarak beklentim elbette mutlu son falan degildi. Ancak ekran karsisinda ne dusunebildim ne de eglenebildim. Beni farkli bir dunyaya da cekemedi. Kendi adima basarisiz buldum.